A- Allah, yardımıyla kimleri ve nasıl sâbitler?
1 - Allah îman edenleri sâbitler.
"De ki: "îman edenleri sâbitlemek için ve müslümanlara müjde ve
kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden hakk ile indirdi." Nahl/102
"Îman edenlerin" karşılığı,
bu âyette bildirildiği gibi,
Allah, melek, kitap, resul birlikteliğinin (vahyin sünnetinin)
kopmadan/koparılmadan kabul edilmesidir.
Bırakın bu halkalardan birini koparmayı,
aynı halka içindeki düzenin dahî bozulması îmanın değil küfrün delîlidir.
Çünkü
"... Allah'la onun resullerinin arasını açmak isterler de,
bir kısmına inanırız bir kısmını inkar ederiz..." Nisa/150 âyetiyle Allah,
"...bir kısmına inanırız..." söylemine rağmen bunları kâfirlikle
hattâ, "İşte bunlar gerçek kâfirlerdir..." Nisa/151 diyerek
gerçek kâfirlikle tanımlamakta/tanıtmaktadır.
2 - Vahyin iniş yeri,
"...onu senin kalbine indirdi..." Bakara/97 âyeti ile kalp olduğu için, sabitlenmesi gereken yer de kalptir.
3- Allah inananları nasıl sâbitler?
Kalbin nasıl sâbitleneceği Furkan sûresinde açıklanır.
"Kâfirler dediler ki: Kur'ân ona BİR TEK CÜMLE olarak indirilmeli değil miydi?
Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini sâbitleyelim..." Furkan/32
Bu âyette kalbin sâbitlenmesi,
Kur'ân'ın "bir tek cümle" olarak değil, bunun karşılığı olan "bir çok cümle" olmasına bağlanmıştır.
Birtek cümle*; ana hatlarıyla, yani detaysız demektir.
Birçok cümle ise; bunun karşılığı olarak, en ince ayrıntısına kadar, yani detaylandırılmış demektir.
----------------
* "Bir tek cümle" , Kur'ân'ın birkere de toptan indirilmesi değildir.
Çünkü bu, kâfirlerin isteğidir. Onlar için ise, Kur'ân'ın birkere de toptan
veya parça parça indirilmesinin hiç bir ayrıcalığı yoktur.
Kâfirlerin itirâzı:
"Onlara âyetlerimiz apaçık okunduğu zaman, bizimle karşılaşmayı
ummayanlar dedi ki:
'Bundan başka bir Kur'ân getir, yahut onu değiştir.' " Yûnus/15 âyetiyle, Kur'ân'ın nasıl indirildiğine değil, içeriğinedir.
Çünkü Hûd suresinin 120. âyetinde,
"Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini sâbitleyeceğimiz herşeyi sana anlatıyoruz..." denilerek, kalbin sâbitlenmesi,
herşeyin anlatılmasına (birçok cümleye) bağlanmıştır. Buradaki "herşeyin anlatılması" ifâdesi, "birtek cümle" ifadesinin zıttı ile açıklamasıdır.
Devamında da,
"...bunun için sana Hakk gelmiştir..." denilerek bütün bu detaylarında Kur'ân'da anlatıldığı bildirilmiştir.
Zâten Kur'ân da kendini "Âyetleri ayrıntılı kılınmış bir kitap..." Fussilet/3
olarak tanıtmıyor mu?
4- Bu yöntem,
yani herşeyi ayrıntılı olarak anlatan yöntem;
ilk olarak îman edenlerin kalplerini sâbitleyecek,
sonra da,
'yorum.....vb.' isimler altında vahye yapılacak müdâhaleleri/sızmaları engelleyecektir.
Yeter ki Allah'ın,
"Onlar sana bir misal getirdikçe biz sana Hakkı ve en güzel açıklamayı getiririz" Furkan/33 sözüne/vaadine güvenilsin ve "herşey" Kur'ân'da aransın.
B- Kalbi sâbitlenenlerin sorumluluğu/yarışı:
1- Bu kadar detaylı bir kitabın,
zaman ve zemîne göre düzenlenmesi/tertîli gerekir.
2- Fakat, tertîlin/düzenlemenin etkili olabilmesi,
"...ama Allah
şeytanın attığını siler, sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırır..." Hac/52
âyeti gereği Allah'ın bu sürece dâhil edilebilmesine bağlıdır.
3- Bunun da şartları/kulun yapması gerekenler, Müzzemmil sûresinin ilk âyetlerinde açıklanır;
"Ey Müzzemmil!*
Kısa bir süre hariç geceleyin kalk
gecenin yarısı, yahut bundan biraz eksilt yahut buna biraz ekle
ve Kur'ân'ı tertîl üzere tertîl et." Müzzemmil/1-4
----------------
* Müzzemmil;
"Geceyi bir giysi yaptık" Nebe'/10 âyetindeki açıklamayla,
gece ile (gecenin fonksiyonu ile) örtünen demektir.
Gecenin fonksiyonu ise;
"...biz geceyi içinde dinlenesiniz diye..." Neml/86 âyeti ile kendisinin
dinlenme vakti kılınmasıdır. Buna göre de müzemmil, geceyi dinlenerek
(gece ile örtünerek) geçiren demektir.
Allah'ın teşvîki ise;
"Gecenin pek azında uyumaktaydılar" Zâriyât/17 âyetindeki gibi,
gecenin örtüsünü sıyıran "sâbikûnların/öncülerin" de yetişmesine yöneliktir.
Bunlar da madde madde olarak;
a- Geceleri çok az uyuyarak, gecenin önemli bir bölümünün uyanık olarak ayakta geçirilmesi. Müzzemmil/2-3-4
b- Elde sâdece Kur'ân olması. Müzzemmil/4
c- Kur'ân'ın tertîl üzere tertîl edilmesidir. Müzzemmil/4
Kula âit olanlar bunlardır.
4- Kulun kendisine âit olanı yapmasından sonra da,
"Doğrusu biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız" Müzzemmil/5 diyerek, Allah bu düzenlemeye "ağır söz" bırakarak müdahil olacağını bildirmektedir.
Hac sûresindeki âyette, bir faâliyetin içinde iken bir söz bırakmanın ne/nasıl olduğu anlatılır.
"...o bir şey temenni ettiğinde, şeytan onun temenni ettiğine bir şey bırakmış olmasın.
Ama Allah şeytanın bıraktığını siler, sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırır..." Hac/52
Bu âyet ışığında "ağır söz",*
Kur'ân ile yapılan tertîle/programa,
şeytanın müdâhalesinin silindiğini/ilâhi müdâhale ile yanlışların düzeltildiğini bildiren bir sonuç/onay sözüdür.
Çünkü bir şeyin ağırlaşması,
"...hafif bir yük yüklendi......ağırlaştığında..." A'raf/189 âyetinde olduğu gibi, sürecin sonuna gelindiğini/tamamlandığını bildiren bir ifâdedir.
5- "Allah'ın onayını", âsa kıssası ile biraz daha açıklayalım:
Allah'ın resûlu Mûsa ile büyücülerin mücâdelesinde, her iki grubun elinde de âsa vardı.
"Onlar da iplerini, âsalarını...
Mûsa da âsasını..." Şuara/44-45
Ve her iki grup da âsalarını attılar.
----------------
* Ağır söz, vahiy olarak yorumlanır.
Fakat, vahiy olarak Kur'ân zaten elimizde değil midir?
Bu yorum;
Kur'ân'ın yetersiz olduğu temelinde,
Kur'ân'ın dışında da vahiy olduğu kabûlune kapı açarak, Kurân dışı bir sürü kültürü din adı altında İslâm'a sokmuştur.
Fakat sonunda;
"Mûsa da âsasını bıraktı. Fakat o da ne!
O, onların uydurdukları şeyleri yalayıp yutuyor" Şuara/45 âyetinin tescîli ile, gâlip gelen Mûsa oldu.
Mûsa'nın âsasını farklı kılan, Tâhâ sûresindeki âyetlerde anlatıldığı gibi, Allah'ın Mûsa'nın şahsında âsaya onay vermesidir.
"Nedir o sağ elindeki ey Mûsa?
Dedi: O, benim âsamdır. Ona yaslanırım, onunla koyunlarıma yaprak düşürürüm. Onda benim için daha başka yararlar da var.
Dedi: Onu at, ey Mûsa! O da onu attı. O, hızla koşan bir yılan!
Dedi: Onu al ve korkma. Biz onu ilk hâline döndüreceğiz."
TâHâ/17-21
6- Zamanımızda da herkesin elinde Kur'ân var!
Fakat yalnızca,
tertîl sürecine Allah'ı "ağır söz" ile dâhil edebilenlerin,
hem kendileri,
hem de söyleyeceği sözleri daha etkili olacaktır.
"Şu bir gerçek ki gece yetişen/dirilen, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir" Müzzemmil/6
Sonuç olarak:
Allah'ı;
O'nun adına aynı konuda dahi bir sürü farklı yorum(!) yaparak, hâşâ 'ne istediğini bilmeyen' konumuna,
Kur'ân'ı ise;
'öyle de olabilir böyle de olabilir' diyerek, 'fikir jimnastiği kitabına' dönüştürenler!...
Artık,
doğru kaynaktan, Allah'ın yardımı ile doğru bilgiye ulaşanlar/uyarıcılar olduğu için,
şöyle diyeceğiniz zaman geldi:
"İçlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar.
Ve şöyle dedi kâfirler: Bu yalan söyleyen bir büyücüdür.
İLAHLARI BİR TEK İLAH MI YAPMIŞ? Bu gerçekten hayret edilecek birşey." Sâd/4-5
Ve bir şeyin daha zamanı geldi.
O da,
doğru bilgiyle ihya olan bu ÜMMET ile,
"...kâfirler hoşlanmasa da,
ALLAH NÛRUNU TAMAMLAYACAKTIR." Saff/8